88686848

Himmet KAYA

 

Merhaba Dostlar,

 

 

 

 

Ataşehir’de  Cumhuriyet Halk Partisi’nin  2 yılda bir gerçekleştirdiği mahalle delege seçimi nihayet bitti. 17 mahalle üzerinden gerçekleşen seçimlerin yaşandığı birçok mahallenin seçim süresince havasını soluma fırsatı yakaladım. Bunun öncesinde de örgüt üyeleriyle delege seçimleri üzerine sık sık istişarelerde bulundum. Sizlerle bu uzun soluklu gözlemlerimden bazı anekdotlar ve çıkarmamız gereken dersler niteliğinde önermeleri paylaşmak istiyorum:

Delege seçimlerinde bazı mahallelerde iki listeyle seçime gidildi. Bazı mahallelerde ise tek listeyle… Bu çok tabi bir durum. Ama seçimlere ilginin yıldan yıla da düşmesi asıl ele alınması gereken konu. ‘Kim listeye girmiş? Kim girememiş? Kim listeden son anda silinmiş? Kimin güvendiği dağlara karlar yağmış?’ sorularına tüm yanıtlar aslında bu gerçekte gizli. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yuvası olarak da adlandırdığımız Ataşehir’de partinin yaklaşık 17.000 üyesi bulunuyor.(du) Dili geçmiş zaman kullanıyorum çünkü şu anki üye sayısı CHP’nin yaklaşık 14.000!  Bu düşüşün nedenini bir gazeteci ve partili olarak araştırdığımda ise karşıma çıkan iki anlayışı sizlere sunuyorum: Kırgınlık ve kızgınlık!

 

Keskin sirkenin küpüne zarar vermesini bir kenara bırakıp biraz daha sorunun çıtasını sizlere büyüteyim ve şu gerçek üzerine hepimizi partili olarak düşünmeye davet edeyim. Nedir o gerçek? 14.000 üyeye düşen CHP örgütünden delege seçimlerine sadece ve sadece 3200 üyesi sandıklara giderek oy kullandı. 

 

Sadece Ataşehir’in değil. Türkiye’nin de 4. büyük mahallesi olan İçerenköy Mahhallesi’nde  kıyasıya bir rekabetin iki liste üzerinden yaşanmasına rağmen 2980 üyeden sadece 1276 üyesi sandık başına gidiyor. 

 

Ne çıkarmalıyız bundan örgüt olarak? Benim aklıma gelen tek kelime var: Küçülüyoruz! 

 

Ekonomik krizde alışık olduğumuz algı, siyasi anlayışta sizce de garip durmuyor mu?

 

Sizce de 25 yıldır iktidarın elinde olan birçok bölgeyi ilk defa  CHP kazanmış ve yeniden “umut” etmeye ülkece başlamışken Ataşehir’de yaşananların tersine intikal etmesi garip değil mi?

 

Ara ara  sosyal medya da yazdığım ilçe yönetimiyle ilgili eleştirel yazılarımı yüzlerce hatta binlerce kişi şahsen arayıp fikirlerime katılırken ve küçülmeden kendileri de rahatsız olurken, kırgınlıklar için çözüm arayışına girmemeleri garip değil mi? 

 

 

Ne bekleniyor? Birilerinin yapılan yanlışlara oturduğu  yerden beylik laflar ederek havanda su dövmesi küçülmeyi önleyebilir mi? 

 

1927'de Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik olarak tanımlanan dört ilkeye, 10-18 Mayıs 1931 tarihlerindeki üçüncü parti kurultayında Devletçilik ve İnkılapçılık ilkeleri eklenerek "altı ok" kavramını benimseyen bizlerin küçülmeye gitmesini engellemek için artık bir şeyler yapmak lazım. Hep birlikte olmasa bile bir kişinin kendi üzerine düşeni yapması Atatürk’ün kurduğu bir partinin üyesinin yapması gereken temel görevidir.  Sizce de öyle değil mi? Holding miyiz ki konkordato verelim de küçülmeye gidelim. Sahi yoksa holding miyiz biz?

 

Saygılarımla…

ATAŞEHİRDE GÜNDEM