Nil Sanat Evi, Uzman Psikolog Alanur Özalp'i konuk etti.
Alanur Özalp yaklaşık bir saat süresince özellikle çocuklar konusunda açıklamalarda bulundu. Konuklar da Özalp'in anlattıklarına kendi düşünceleri ve sordukları sorularla katkıda bulundu.
Özalp, özellikle çocukların gelişimi açısından akşam erken saatlerinde (21.00 gibi) tam karanlık ortamda uyuması gerektiğine dikkat çekti. Özalp, yalnızca çocukların değil büyüklerin de tam karanlıkta uyumaları gerektiğini, standby konumundaki televizyonun ışığının bile uyku kalitesini olumsuz olarak etkilediğini, uygun ortamlarda uyuyan çocukların ve yetişkinlerin daha başarılı olduklarını belirtti.

Özalp dikkat eksikliği ve hiperaktivite konusunda da önemli açıklamalarda bulundu:
"Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu'nu üç grupta değerlendirebilir. Bir çocuk dikkat eksikliği sorunlarını yoğun ve ön planda yaşıyor ve bu belirtiler yaşam kalitesini olumsuz etkiliyorsa dikkat eksikliğinin ön planda olduğu gruba girer. Bir çocuk ağırlıklı olarak hiperaktivite ve kontrol güçlüğü konusunda sorunlar yaşıyorsa ve bu belirtileri yaşam kalitesini olumsuz etkiliyorsa "Hiperaktivite"nin ağırlıklı olduğu gruba girer. Eğer çocuk her iki grup özelliklerini de birlikte gösteriyorsa bileşik tip grubuna girer. Uygulamada tanı bu kadar kolay konulamamaktadır. Sıklıkla bireyin genel potansiyeli ve yaşam kalitesinde yetersizlik varsa, yetersizliğin hangi alanlarda olduğuna bakılır. Yukarıda saydıklarımızla beraber planlama becerisi ve önceliklerini belirleme yeteneği değerlendirilir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu'nun temel nedenin genetik olduğu kesinleşmiştir. Tedavide semptomların ağırlığına ve yoğunluğuna bağlı olarak terapiyle birlikte ilaç kullanılır. Genel olarak, bu çocuklarda yaş ilerledikçe aşırı hareketlilik azalabilir, ama kontrol güçlüğü devam eder. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların ergenlik döneminde de aynı tanıyı aldıkları ve bu çocukların yetişkinlik döneminde de sorunlar yaşadıkları bilinmektedir."
Özalp, depresyonun da her yaşta görülebilen, kesin olarak tedavisi olan, tedavi sonucu tamamen düzelebilen bir hastalık olduğunu söyledi.

Özalp; üzüntü, karamsarlık, kederlilik, umutsuzluk, hiçbir şeye ilgi duymamak, zevk alamamak, isteksizlik, yorgunluk, bitkinlik hissi, yaşamın anlamı kalmadığını düşünmek, ağlama nöbetleri,
iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk, suçluluk ve intihar düşünceleri, konuşmanın, hatta ses tonunun azalması, unutkanlık, dikkatsizlik, kumar, alkol ve uyuşturucuya sığınma isteği, işte performansının düşmesi, ilişkilerin azalması ve bozulmasının depresyonun belirtileri olduğunu ifade etti.
Özalp, depresyonun en sık görülen hafif psikolojik rahatsızlıklardan olduğunu, yüzde 100 tedavisinin olduğuna dikkat çekti.

Özalp, son günlerde iyiden iyiye gündeme gelen çocuk istismarı konusunda da bilgilendirmede bulundu: "Çocuklara tecavüz, işkence gibi bir takım şeyleri nasıl anlatabiliriz? Biz anlatmazsak, birileri anlatacak, yanlış anlatacak. Çocuğumuz 2 yaşında da olsa algılayabileceği şeyleri anlatmalıyız. Pek çok şeyi, çocuklarımızla çekinmeden konuşmalıyız. Çocuk istismarıyla ilgili olarak adli makamlara gelen kısmı, buzdağının görünen kısmı... Pek çok olay adli makamlara bildirilmiyor. İstismar sonucu çocukta duygusal güvensizlik oluşuyor. Çocukluklarında acı deneyimler yaşayanlar büyüdüklerinde saldırgan eğilimlerini kontrol edemiyorlar. Kalp krizinden hayatlarını kaybetme riskleri artıyor, şeker hastası olabiliyorlar."
Özalp, panik atak olanların da tedavi olmadığını, hafif psikolojik bir rahatsızlık olduğunu, tedavisinin mümkün olduğunu, ilaçsız tedavi ile çok hızlı sonuç alındığını ifade etti.
Söyleşi sonrası Nil Sanat Evi'nin kurucusu, tiyatro oyuncusu ve yönetmen Seren Fosforoğlu, Alanur Özalp'e teşekkür ederek, sanat evi olarak yaptıkları çalışmalardan söz etti.