Skolyoz hastalığıyla mücadele eden Selma Ada, yaşadığı sıkıntıları, sağlığına kavuşmak için yaptığı araştırmaları, doktorunu, ameliyatını, ameliyat olması için kendisine destek verenleri anlatan bir yazı kaleme aldı. "Selma İçin Bir Nefes" etkinliğine katılan, Selma'nın sağlığına kavuşması için her türlü desteği veren kurum ve kuruluşlara teşekkür ederek yazısını sizlerle paylaşıyoruz
Bir yandan hiç bitmeyecekmiş gibi gelen, bir yandan da göz açıp kapayıncaya kadar geçen 2 yılı devirdim bugün. 27 Mart 2014’te her şeyi göze alıp ne olursa olsun bu ameliyata karar vermiştim. Hikâyem oldukça uzun ve yorucu. Ama tünelin ucundaki ışık gibi yine de umut dolu…

Skolyoz, bir tür kemik hastalığı. Türkiye’de 2.5 milyondan fazla skolyoz hastası olmasına rağmen çok bilinen bir rahatsızlık değil. Çok basit anlatımla, her sağlıklı insanda hafif "S" şeklinde olan omurilik kemiğinin bende doğuştan daha kıvrımlı ve sola yatık olması. Bu kıvrımlı yapı da kaburgalarımı sıkıştırıyor ve göğüs kafesimi oldukça daraltıyordu. Akciğerlerim göğüs kafesimin içinde sıkışıp kaldığı için nefes alamıyordum. En ufak bir yokuş, merdiven ya da yürümem gereken yol benim için işkenceydi. Çoğu zaman konuşurken bile nefesim yetmiyordu. İnsan, ekmek ve sudan da önce neyle yaşar? Ben 6 ay boyunca rahat bir nefes almanın mücadelesini verdim.
Bu durum, sağlığımın yanında dış görünümümü de çok etkilemişti. Henüz 20 günlükken ailemin sırtımda fark ettiği hafif bir çıkıntı benimle birlikte büyüdü. Özellikle ergenlik döneminden sonra omurilik kemiğimin eğrilik derecesi hızla arttı. 23 yaşımda sırtımda sanki bir yükle, kaba tabirle, kocaman bir kamburlukla yaşıyordum. Hem sağlığım hem de dış görünümüm 70 yaşındaki yaşlı bir insandan farksızdı.
Üniversiteye gitmeden önce de doktor arayışına başlamıştım. Üniversiteye başladıktan sonra da buna devam ettim. Bebekliğimden beri götürüldüğüm hiçbir doktor ameliyata yanaşmıyordu. En büyük sıkıntıyı bu ameliyatı yapabilecek doktoru bulmakta çektim. Çünkü ya ameliyat masasında kalacaktım ya yoğun bakımdan çıkamayacak ya da en iyi ihtimalle tekerlekli sandalyeye mahkûm olacaktım. Ameliyat olmasaydım da akciğerlerim 10 sene içinde iflas edebilir, solunum cihazına bağlı yaşayabilirdim. Zorunlu bir seçim yapmam gerekiyordu. Ya her geçen gün daha zor bir şekilde hayatıma devam etmeye çalışacaktım ya da her şeyi göze alıp ameliyat olacaktım. Mücadelemin adı buydu: Nefes almak!

Ameliyat olduğum doktoru, Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu’nu, yaklaşık 4 sene boyunca araştırdım. Hatta bazı hastalarıyla hem sosyal medyada hem de yüzyüze tanıştık ve bu kader ortaklığımızı güzel dostluklara dönüştürdük. Doktoruma, daha onu görmeden güvenmeye, onun profesyonelliğine inanmaya başlamıştım. Randevu almadan önce herkesten çok yoğun olduğunu, kendisiyle görüşmek için aylar öncesinden randevu almak gerektiğini duymuştum. Yine de şansımı denedim ve tam 3 gün sonrasına randevu aldım. Bu benim için bir mucizeydi! Bu benim ilk mucizemdi. Kaderin yüzümüze gülmeye başladığı ilk güzel zamandı...
22 Mart 2014’te ilk görüşmemizi yaptık. Azmi Hamzaoğlu bu ameliyatı yapabileceğini ama ameliyat masrafının 150.000 ile 200.000 TL arasında olacağını söyledi. Ailemin tek başına bunu karşılayacak maddi imkanı yoktu ve bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Çünkü hayatta en çok istediğim şey gerçek oluyordu. Bir şeyler yapmalıydım!
Ve başladık.
Türkiye genelinde sosyal medya üzerinden bir yardım kampanyası başlattık. Durumumu anlatan bir ilan hazırladık ve bu kısa süre içinde arkadaşlarım, akrabalarım, tanıdıklarım ve zamanla beni tanıyan tanımayan herkes tarafından internette paylaşılmaya başlandı. Her gün saatlerce telefonla konuşuyordum. 6 ay boyunca iyi-kötü, acı-tatlı bir sürü şey yaşadık. Ayvalık ve İstanbul arasında mekik dokumaya başlamıştık. Bir yandan hala sağlık problemlerim devam ederken bir yandan deli gibi bu iş için koşturuyordum. Her açıdan ben ve ailem için çok yorucu zamanlardı. Hayatımızdan çıkan insanlar da oldu ama keşke çok daha önce, çok daha güzel bir şekilde tanışsaydık dediğimiz çok güzel insanlar da tanıdık.
Çok sevdiğim kuzenim, Deha Ablam yine sosyal medya üzerinden sevgili İlkay Akkaya’ya ulaştı ve yardım konseri yapabileceğini söyledi.

Ardından, en az öz amcam kadar sevdiğim, değerli köylüm, Öncülder Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Bulakbaşı bizzat bizi arayarak dernek olarak yardım etmek istediklerini söyledi. Ertuğrul Amcam benimle ağladı benimle güldü. Amcam oldu, dostum oldu. Bir süre sonra Esenyurt Öncül Köyü Derneği de elinden gelenin fazlasını yaptı. İyi bir insan olmak ve bir insanın hayatına bu kadar güzel bir şekilde dokunmak bence herkese nasip olmuyor. Üzerimde yüzlerce insanın emeği, duası hatta gözyaşı var. Herkese minnettarım ama özellikle bu derneklerin insanları ve diğer köylülerim bana daha çok sahip çıktılar. Hepsinin kızı oldum.
Ataşehir Belediye Başkanı Sayın Battal İlgezdi’nin de desteğiyle, Öncülder, Esenyurt Öncül Köyü Derneği’nin ve yüzlerce insanın emeğiyle de 17 Eylül 2014’te Ataşehir Deniz Gezmiş Parkı’nda konserimizi verdik ve bu 6 aylık zor ve yorucu süreci tamamlamış olduk. Hemen ardından 23 Eylül 2014’te Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu’nun önderliğinde 12 saatlik ameliyatı gerçekleştirdik. Bir şeyler değil çok şeyler yaptık!
İyi dileklerini, dualarını, emeklerini ve evet gözyaşlarını esirgemeyen herkese çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki hayatımdasınız.
İnandığınız yolda, güvendiğiniz insanlarla yürümekten vazgeçmeyin. İnsanlar sizden vazgeçse bile siz kendinizden vazgeçmeyin!