Şule ve Uğur Köse çifti, radikal bir kararla profesyonel iş yaşantılarına son vererek bir karavan aldılar. Bu sayede uzun yolculuklara çıkarak birçok ülkeyi ve farklı kültürleri görme fırsatı bulan Şule Cingil Köse bir çocuk kitabı yazmaya karar verdiğini ifade etti. Gerçekleştirilen röportajda Köse, " karavan kamplarda ve günlük yaşantılarında insanların çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine tanık olduk. Çocuklar oralarda doğayla iç içe büyüyorlar. Bizim çocuklarımızın sinekten bile korktuğuna defalarca şahit olmuş birisi olarak doğal ortamlara daha çok ihtiyaçları olduğunu düşündüm. Onlara bu kültürü anlatmak istedim" şeklinde konuştu
Şule Cingil Köse Kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul'da doğdum ve Psikoloji mezunuyum. Bilfen' de Anaokulu müdürlüğü yaptım. Sonrasında ise eşim Uğur Köse ile birlikte uzun seyahatlere çıkma karar aldık. Çünkü gezmekten büyük keyif alıyorduk. Ekonomik boyutunu da düşünerek bir karavan aldık. İlk seyahatimizde yaklaşık 7500 km yol yaparak İtalya ve çevresini gezdik. İkinci gezimizde ise 18.200 km. yol yaparak Norveç'in ve Avrupa ‘nın en kuzey noktası olan Nordkapp ‘a kadar çıktık.
Neden çocuk kitabı yazmak istediniz?
Çünkü karavan kamplarda ve günlük yaşantılarında insanların çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine tanık olduk. Çocuklar oralarda doğayla iç içe büyüyorlar. Bizim çocuklarımızın sinekten bile korktuğuna defalarca şahit olmuş birisi olarak, doğal ortamlara daha çok ihtiyaçları olduğunu düşündüm. Onlara bu kültürü anlatma gereği hissettim. Karavan kültürünü öğrenirlerse büyüdükleri zaman, içlerinden en azından birkaçı karavan alır ve doğayla iç içe, keyifli tatiller yapmak ister diye düşündüm. Bizim ülkemizdeki tatil anlayışı genelde her şey dâhil tatil köylerinden ibaret. Böyle bir alternatifin olduğunu hem büyüklere hem de çocuklara anlatmak istedik. Çünkü orada insanlar ufacık çocuklarıyla çok basit şartlarda keyifli tatiller yapıyorlar. Bu sebeple çocuklar dirençli bir şekilde büyüyorlar.
Kitabınızın ismine gelecek olursak?
Aslında 1.kitabın ismini 'Şule Karavanda-Portakal' koyduk. Çünkü Portakal; karavanımın adı. İkinci kitabımızın adı ise 'Şule Karavanda Amsterdam' olacak. Çünkü bu bir seri kitap şeklinde ilerleyecek. İlk kitap tanışma niteliğindeydi. Karavanımı, kendimi ve karavan kampları anlattım.
İkinci kitapla beraber de gittiğimiz yerleri yazıp, ülkeleri tanıtarak çocuklara farklı kültürlerle tanışma fırsatı sunacağım. Üçüncü kitap ise Selanik ve Atina hakkında olacak.
Kitabı almak isteyenler nerelerden ulaşabilir?
Kitaba D&R'dan, internet üzerinden ulaşılabiliyor. Ayrıca okullarda imza ve söyleşi günü etkinlikleri düzenleniyor. Okullarda yapılan bu etkinliklere karavan sponsorumuz olan Pino Karavan’ın bize vermiş olduğu Portakal karavanla gidiyoruz. Böylece çocuklar gerçek bir karavan görmüş oluyorlar. Pino Karavan’a bu desteği için teşekkür ediyoruz.
Bir sonraki rotanız ne zaman ve nereye?
Mayıs ayı sonunda; İngiltere, İrlanda, Galler, İskoçya'ya gitmeyi planlıyoruz. Gezimiz yaklaşık 2,5 ay sürecek.
Çocuklu ailelerimize ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz?
Yurt dışında genelde insanlar doğayla iç içe olmak için hafta sonları bile karavanları ile kamplara geliyorlar. Kamplarda bungalov seçeneği de var. Bazı şeyleri ertelememek gerekiyor. Bizde çalışmak; hayatın amacı haline gelmiş durumda. Hâlbuki günü yakalamak hayatın amacı olmalı. Çalışmak da hedeflerimize ulaşmak için bir araç olmalı. Ayrıca insanlar, gezmek için karavana da ihtiyaç duymayabilirler. Bisikletle motosikletle bile gezenler var. Niyetiniz gezmekse bir şekilde yolunu buluyorsunuz.
Diğer ülkeleri, ülkemiz ile kıyaslayacak olursak neler söylemek istersiniz?
Öncelikle insana verilen değer çok önemli. Sizinle selamlaşmak için ısrarla göz göze gelmeye çalışıyorlar. Bizde ise maalesef herkes kafasını çeviriyor. Yardıma ihtiyacınız olduğunu hissettikleri an yardım istemenize gerek kalmadan mutlaka birisi yanınıza geliyor. Ondan sonra ise bu durum taciz boyutuna gelmiyor. Herkes duracağı yeri biliyor. Oldukça disiplinliler. Çalışma saatlerinin dışında çalışmıyorlar. Trafikte son derece saygılılar. Şehirleri çok hümanist tasarlanmış. En sıradan insanın bile kendine ayırabileceği hem zamanı hem de parası var. Biz de ise alınan para genelde; ev kirası ve faturalara gittiği için insanlar keyifleri için para harcayamıyorlar.
Unutamadığınız en güzel anınız?
Polonya'da yemek yerken yan masamıza iki yaşlı insan geldi. Aramızdaki konuşmaları duymuş olacak ki bir tanesi 'Affedersiniz siz Türk müsünüz?’ dedi. Ted amca; Varşova Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı okumuş ve Nazım Hikmet'in öğrencisi olmuş. Çok akıcı bir Türkçe kullanarak bizimle uzun uzun sohbet etti. Şu anda ABD de yaşıyor ve Azerbaycan tarihini araştırıyormuş.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Karavan özgürlüktür. Gittiğiniz her yere evinizi, arkadaşlarınızı, alışkanlıklarınızı beraberinizde götürebiliyorsunuz. Bir otelin veya bir turun saatlerine, kurallarına bağlı değilsiniz. Sizin için önemli olan birçok şeyi beraberinde taşıyorsunuz. Türkiye'de umarız karavan kültürü çok daha fazla gelişir ve bu konuda iyi noktalara geliriz. Biz gezdiğimiz sürece kitap çıkmaya devam edecek.