Osman Bozkurt, Ruşen HAkkı, Güngör Gençay ve KAdir İncesu
Osman Bozkurt “Ah benim güzel kavgalarım!../Hangisini anımsasam/ öne çıkar çılgınlığım?” Evet, kavga yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır şairin. Güzele yönelen çılgınlıklarının sayılamaz çokluğa dönüştüğünü ayrımsamalarınınhazzıdır bu.Bu öylesine akılla yoğrulan bir çılgınlıktır ki; “Bıçaktı ilk konuğu bedenimin/ ikincisi bir merminin/ cana yakın duruşu!” der.  “İlkyaz’dan Sonyaz’a Bazı Sayıklamalar” adlı şiirinde böyle seslenmişti işte Ruşen Hakkı. Bakıyorum da bu şiiri, ilkin Adam Sanat Dergisinin, Kasım 2002 sayısında yayımlanmış. Doğum yılı 1936’dır. Demek ki, 66 yıllık bir ömre ait savaşımı dillendiren dizelerini, en küçük bir pişmanlık duymadan gönenerek şaha kaldırmaktadır. Bu şiirin bir yerinde de şöyle seslenir: “ve yaşlandıkça anladım yanlışımı,/ kavgada tek olmak üç olmak/ beş olmak değildir hüner,/ eğer katılmıyorsan bir ırmağın akışına/ kavga bir yana, hüsran bir yana düşer!..” Elbette şairler duygu adamıdır. Ama asla akılsız değillerdir. Bu yüzden şair, aklın harmanından süzülen dizelerinde dalgalanan çıkarsamalarını, ılık bir bahar yeli gibi okurun duygu evreninden sezgilerine uçurur.Ortaya konulan emek, katılmalıdır bir ırmağın akışına. Değilse “kavga bir yana, hüsran bir yana düşer!” Ülkemizin zor anlardan geçtiği günümüzde eksikliğini duyumsadığımız aydınlarımızdan biridir, edebiyatçı ve gazeteci kimliği ile elini hünerleyip, kuşlara yelek giydiren şairimiz Ruşen Hakkı. Onu, yukarıdaki dizeleri yazdıktan dokuz yıl sonra, 11 Nisan 2011 tarihinde sonsuzluğa uğurladık. Yazınımıza; 11 şiir, 5 öykü, 2 roman,3 günce, 1 çocuk kitabı armağan etti. Görüldüğü gibi az sayıda bulunan günce yazarlarımızdan biridir. “Güne Düşen Benekler” adlı günce kitabında yer alan 1 Ocak 2000 tarihli kısa güncesini paylaşmak istiyorum. “Bir ‘Milenyum’ lafıdır gidiyor… Yeni yüzyılın falına bakılıyor… Bense 64 yıl nasıl yaşadığıma hayret ediyorum! Babam 37’inde ölmüştü… Birçok şair, yazar, sanatçı daha 40 yaşına gelmeden çekip gitmişti dünyamızdan… 1950’li yıllarda, ‘Belki ben de 40 yıl yaşarım’ diye düşünmüştüm… 40, 50, 60… Şimdi yaş 64… Yüksek tansiyonu ve kalp sorunu olan biriyim. Daha kaç yıl yaşarım? Bir 10 yıl daha… Belki… Şimdi tek isteğim var: Toplu şiirlerimin ve hikâyelerimin basıldığını görmek istiyorum…” Gerçekten de güncesini yazdıktan sonra 10 yıl yaşadı, 11. yılın başında toprağa verdik. Batıl inanışlarım olsa “ermiş” diyeceğim. “Bir 10 yıl daha… Belki…” demesi, bir öngörümü, sezgi mi? Bunu bilemiyorum ama her şeye karşın, can dostu-yayıncısı şair Güngör Gençay’da dahil birçok yazarımıza göre şanslı sayılır. Şanslı sayılır çünkü daha sağlığındayken toplu öykülerini yayımlayıp, görmesini sağladı Güngör Gençay. Şanslı sayılır çünkükendi göremediyse de yitirdiğimizin birinci yıldönümüne, 15-16 Haziran Direnişini konu edinen “1970 Haziran” romanını da yayımlayıp, okurlarıyla buluşturdu Güngör Gençay. Şanslı sayılır çünkü Kocaeli’nin Ruşen Hakkı adı verilen caddesinde yaşayan sadık ve vefalı ailesi onu unutmuyor. Yitirdiğimizin üçüncü yıldönümü olan 12 Nisan 2014 Cumartesi günü saat 14,00 de, KYÖD de düzenlediği anma günü etkinlikleriyle sembolü olduğu kentin insanları onu anıp, değerlerini paylaşacak. Dostu olan yazarlar ve okurları buluşacak. Oysa başka şanssızlar da vardı. Ailesi, dostları ve okurları… Onu, birikiminin zirvesinde yitirmiş olmanın hesaplanamaz kayıpları yoksunluğuydu hepsinin. Siyah şapkasının altında, alçakgönüllü bir bilgi yumağıydı o. Sultanahmet’te düzenlenen törenle 2006 yılında sunulan Yunus Nadi armağanını alırken 68 yaşında bir delikanlı gibiydi. Sözün özü; Ruşen, aydın demek. Ruşen Hakkı, adına yakışan adam… Kim yok sayabilir, aydın bir şairin hakkını? Kaynak: BİRGÜN 11 NİSAN 2014

Osman Bozkurt, Ruşen HAkkı, Güngör Gençay ve KAdir İncesu