14 MART TIP BAYRAMI KUTLU OLSUN
OP. DR. ALİ SEYDİ YILMAZ “HEKİMLER KENDİLERİNİ GÜVENDE HİSSETMELİ”
14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla sağlık çalışanlarının sorunları, çözüm önerileri ve beklentileriyle ilgili olarak Ataşehir Eren Tıp Merkezi Başhekimi Ortopedi- Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Ali Seydi Yılmaz ile söyleştik.
-Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Öncelikle sizin ve tüm sağlık çalışanlarının Tıp Bayramını kutluyoruz. Siz bugünle ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
14 Mart bizim bayramımız fakat her geçen gün hakları alınan, geriye götürülen, zorlaştırılan bir mesleğin mensubuyuz. Orta yaş ve üstündeki hekimler olarak, dini bayramlardan söz edilirken denildiği gibi ‘Nerede o eski bayramlar’ diyoruz ve eski bayramları özlüyoruz. Mesleğimiz insan hayatıyla birebir ilişkisi olan kutsal bir meslek. Bu mesleğin mensupları olarak istiyoruz ki istikbal, para kazanma kaygısı yaşamadan bildiklerimizi insanlara faydalı bir şekilde sunan hekimler olalım, belli standartlara sahip olarak hayatımızı devam ettirelim. Şu anki sisteme göre bu böyle değil. Bütün dünyada uygulanan kapitalist sistemin getirdiği noktada mecburen para kazanacaksın diye şartlandıran bir görüş oluştu, doktorluk da bunlara bağlı olarak kazandığı kadar değer gören bir meslek haline geldi. Dileğimiz mesleğin, mensuplarının edindikleri bilgiler ve bu bilgileri uygulayabildikleri kadar değer gören bir yapıyla devam etmesi. Sağlık mensupları geçim sıkıntısı içinde, bir yandan bunu düşünmek bir yandan da ettiği yemine sadık kalmak için çabalamak zorunda.
-Son yıllarda yapılan sağlık reformları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Son yılarda uygulanan politikalar hekimliğin yapılmasını biraz daha zorlaştırdı. Neredeyse hiçbir meslekte olmayan zorunlu atama, mecburi hizmet gibi zor şartlar bu meslekte hala var. Özel sağlık kurumlarının işletmeciliği çok zor hale getirildi. Doktor ortakları olan küçük kurumların yaşama şansı kalmadı. Bu işin büyük sermaye gruplarının, zincirlerinin yapabileceği bir iş haline getirilmesinden şikayetçiyiz. Birikimleriyle bu işe girmiş doktorlar bu mesleği ve ortağı oldukları kurumları batırmamaya çalışıyorlar ama bu gayretler de bir sonuca ulaşamıyor. Muayenehanelerin kapatılmasının da adilane bir şey olduğunu düşünmüyorum. Mesai saati bittikten sonra bir hekim evinde dinlenmeyi seçerken diğeri çalışmayı seçebilir. Başka hiçbir meslek grubunda böyle bir engel yok, buna da engel olmamak lazım.
-Özel tıp fakültelerinin sayısının artmasını mesleğin geleceği açısından değerlendirir misiniz?
Devlet sektöründe de özel sektörde de sıkıntılar var. Son yıllarda birçok özel eğitim kurumu, fakülteler açıldı. Buralarda hekimlerin yetişmesi de bence mesleğin doğasına uymayan bir şey. Teorinin yanında usta çırak ilişkisiyle öğrenilip, pratik yapılarak yetişilen bir mesleğin bu şekilde öğrenilmesi ne kadar yeterli olur tartışılır. Çok üniversite, fakülte açmak bana göre bir meziyet değildir. Hekimler iyi ve dolu dolu yetişmeli, sahaya çıktığında mesleğe başladığında her şeye hazır olmalı.
-Uzun süredir sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberleri basında sıkça yer alıyor. Bu şiddetin önüne nasıl geçilebilir?
Doktorlar uzun bir eğitim ve yükselme sürecinden sonra belli bir seviyeye gelen zor ve meşakkatli mesleğin mensupları olarak kendilerini güvende hissetmeliler. Hem bu açıdan hem maddi açıdan kendini güvende hisseden doktor işini de en iyi şekilde yapar. Son zamanlarda hasta ve yakınlarının doktora şiddet haberlerini görüyoruz. Sağlık personeline bağırmak, şiddet uygulamak çok yanlış şekilde yansıtılarak günümüzde hekimlerin büyük bir sorunu haline geldi. Ancak bu sadece hekimlerin değil tüm toplumun bir sorunu. En kısa zamanda çözülmesi gereken konuların da başında geliyor. Bir doktorun muayenehanesine gelip, önlüğünü giyip başka hiçbir şeyi düşünmeden sadece hastasına odaklaması için sağlık politikalarının düzenlenmesi, doktora karşı şiddetin önlenmesi ve maddi güvence altına alınması gerekiyor. Doktor ve hasta arasında iyi bir ilişki olması için belirli bir saygı ortamı oluşmalı. Birimiz sağlık hizmeti alan birimiz veren tarafız. Hastalar ve yakınları özellikle acil servise gelirken gardını alarak değil de güvenerek gelmeli.
-Uzun zamandır bu mesleğin içindesiniz. Mesleğe başladığınız yıllarla günümüz arasında kıyaslama yaptığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Bundan 10 sene önce daha mutluyduk böyle giderse 10 sene sonraki hekimler daha mutsuz olacak. İşini sevmeyerek yapan insanlar olduğu zaman da bu hizmet verdiği kesime yansıyacak. Türkiye’de 100 bin doktorumuz var bu sayı yukarı çekilmeye çalışılıyor ama bunu yaparken kaliteden ödün vermemek gerekiyor. Son zamanlarda sayılar, puanlar, hesaplar ön plana çıktı. Bunlar yerine kalitede buluşmak lazım. 100 hastaya çözüme ulaşmayacak bir şekilde tedavi vermektense 20 hastaya gerçekten teşhis koyabilen, bir şekilde hizmet vermek daha önemli olmalı.