7
7 Haziran seçimlerinde CHP’den milletvekili seçilen Gamze Akkuş İlgezdi, 1 Kasım’da yapılacak erken seçim için çalışmalarını sürdürüyor. CHP’nin ülkenin sorunlarını çözme konusunda hazırlıklı olduğunu ifade eden İlgezdi, seçmenlere oylarını kullanmaları ve sandığa sahip çıkmaları çağrısında bulundu.  1 Kasım seçimlerine sayılı günler kaldı. CHP’nin 29 Mart’ta yaptığı önseçimden Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından en yüksek oyu alarak çıkan, 7 Haziran seçimlerinde ise İstanbul 1. bölge 2. sıradan milletvekili seçilen Gamze Akkuş İlgezdi Türkiye’nin cumhuriyet tarihinin en karanlık döneminden geçtiğini söyledi. Gamze Akkuş İlgezdi gazetemize yaptığı açıklamalarda CHP’nin, Kürt sorunu, kadına şiddet, eğitim sistemi ve çok sayıdaki meselenin çözümü için hazırlıklı olduğunu dile getirerek, ülkede seçim havasından uzak bir sessizlik hakim olduğunu bunun da kararını vermiş, sonuç almayı bekleyen insanların sessizliği olduğunu vurguladı. İlgezdi, “13 yılda artan şiddet bugün bütün toplumu teslim aldı. Etnik, mezhepsel, bölgesel ve toplumsal katmanlar arasında, hoşgörüsüzlük ve giderek bir düşmanlık oluşturuldu” dedi. Medyaya baskı uygulandığını, muhalif olanların, hak aramak için sokağa çıkanların şiddete uğradığının altını çizen Gamze Akkuş İlgezdi, geçtiğimiz günlerde evinde, ailesinin gözleri önünde polis tarafından vurulan ve yaşamını yitiren Dilek Doğan’ın da Suruç ve Ankara’da meydana gelen katliamların da hükümetin sorumluluğunda olduğuna dikkat çekti.   Sayın Gamze İlgezdi, seçilmenizin üzerinden 5 ay geçti. Yeni bir seçimin arifesindeyiz. Nasıl bir ortamda seçime gidiyoruz? Cumhuriyet tarihimizin en karanlık döneminden geçiyoruz. Türkiye hızla, karanlığın en derinine çekiliyor. Aksak da olsa işleyen bir hukuk sistemimiz vardı. Bugün yok.Bize yeterli gelmese de, büyük mücadelelerle kazandığımız özgürlüklerimiz vardı. Artık yok. Hak aramak yasak, taleplerimizi topluca dile getirmek yasak, eleştirmek yasak, eleştirileri basın yayın yoluyla yaymak yasak, muhalif olmak iyice yasak. Bunlardan birini yapmaya kalktığımızda, önceden cop, biber gazı, mahkeme kapısında sürünmeyle tehdit ediliyorduk. Şimdi topluca katlediliyoruz. Köşe yazarına dayak, medya grubuna el koyma, mitinge bomba atma, tedirginliği artırmak için kurşunlama, tweet atana hakaretten tutuklama, gazete binasına saldırma… Daha hangi birini hatırlatayım. Gizli kapaklı bir şey yok ki, her şey gözümüzün önünde, gözümüzün içine baka baka yapılıyor. Bu toplumda şiddet yukarıdan aşağıya örgütlendi. 13 yılda artan şiddet bugün bütün toplumu teslim aldı. Etnik, mezhepsel, bölgesel ve toplumsal katmanlar arasında, hoşgörüsüzlük ve giderek bir düşmanlık oluşturuldu. Şiddet, toplumsal yaşamımızın her alanında gittikçe artan bir düzeyde yayılıyor ve kültürel bir varoluş biçimi halini alıyor. İşte en tehlikelisi de bu.  Bu şiddet toplumsal yaşamımızın en derin hücrelerine bir virüs gibi yayıldı. Bir şiddet zehirlenmesi yaşıyoruz. 4 Seçim havası pek yok yorumları yapılıyor. Sizin gözleminiz ne? Seçime katılım düşük olabilir mi? Evet, dediğim gibi sessizlik hakim. Ben bu sessizliği hayra yoruyorum. Kararını vermiş, sonuç almayı bekleyen insanların sessizliği bu.   CHP’nin oyları artıyor mu? Eğer artıyorsa, 7 Haziran seçimlerinden bu yana olan bu artışın nedeni ne? CHP, Cumhuriyetin kurucu partisi olarak, bu süreçte son derece sorumlu davrandı. Önce CHP demedi. Önce memleket, önce insan, dedi. Seçimlerden sonra, bu ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için, büyük bir özveri gösterdi. Hala da gösteriyor. Ayrıca memleketin en temel sorunları konusunda, bugüne kadar yaptığı tüm eleştirilerin haklı olduğu ortaya çıktı. Barış süreci konusundaki eleştiri ve önerilerinde ne kadar haklı olduğu anlaşıldı. O gün, barış sürecinin, şeffaf bir biçimde TBMM’nin çatısı altında sürdürülmesi gerektiğini söylerken, bugünleri öngörerek söylüyorduk. Bugün ne demek istediğimiz anlaşıldı. Bu ülke, diktatörlüğe doğru gidiyor dediğimizde bu ülkenin aydınları, uyarılarımıza kulak kapatmıştı. Bugün ne demek istediğimiz anlaşıldı. Türkiye’de kalbi barıştan yana atan, eşitlik ve özgürlük idealine sahip çıkan kesimler CHP’nin neden vazgeçilmez olduğunu anladı.   Seçim beyannamenizi gençlere adadınız. CHP iktidar olursa gençlerin hayatında ne değişecek? Gençlerimiz devasa sorunlarla karşı karşıya. Bugün, 15-29 yaş arasında, yaklaşık 19 milyonluk bir genç nüfusumuz var. Avrupa ülkeleri arasında en fazla genç nüfus barındıran ülkeyiz. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçim bildirgesini Ali İsmail'lere, Özgecan'lara, diktatöre diz çöktüren gençlere adadı. Genel Başkanımızın da dediği gibi bu ülke, büyüklerin kabahatlerinin faturasını hep gençlere ödetti. Gençlerin hiçbir sorununa çözüm aranmadı. Acımasız, anlayışsız, sevgisiz bir yaklaşım var gençlere karşı. 1960’lardan bu yana devam ediyor. Denizler, Erdal Erenler, Berkinler, Ali İsmailler… Uludere, Suruç ve nihayet Ankara. Hak arama mücadelesi veren çocuklarımız, üniversite öğrencisi gençlerimiz, işçi gençlerimiz, işsiz çocuklarımız, namus cinayetlerine terk ettiğimiz kızlarımız, çocuk gelinlerimiz. Yüzüm kızarıyor düşündükçe… Utanıyorum gerçekten. Genel Başkanımız açıkladı… Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak “Gençlerimizi baş tacı yapacağız.” Gençleri olağan şüpheli sınıfından çıkaracağız. Onları olağan şüpheli olarak değil olağan yurtsever olarak göreceğiz. Bakın, genç nüfusumuz, Hollanda, Belçika, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerin toplam nüfuslarından fazla. Aslında, böylesi bir genç nüfus geleceğe umutla bakmamızı sağlayabilirdi. Genç bir nüfusa sahip olmanın, ekonomik kalkınma ve büyüme için fırsat olduğu düşünülebilirdik.  Ama böyle bir umudumuz bugün için yok. Çünkü gençliğimiz eğitim, istihdam ve sosyal koruma gibi devasa sorunlarla karşı karşıya. 2015’te 81 milyar lira olan eğitim bütçesinin yüzde 80’i personel harcaması. Bakanlık, bu haliyle öğretmenleri atayan, maaşlarını veren, yerlerini değiştiren bir çeşit insan kaynakları hizmeti sunan bir birim. Bunun eğitim kalitesine dokunan kısmı var mı sizce? Peki, bütçenin yüzde 80’ini harcadığımız eğitim personeline kaliteli bir hayat sunabiliyor muyuz? Hayır. Biz öncelikle gençlerimizin eğitim başta olmak üzere, istihdam ve sosyal destek sorunlarını çözeceğiz. Öncelikle, YÖK’ü kaldırarak, üniversitelerin mali ve yönetsel özerkliğini sağlayacağız. Üniversiteleri, ihtiyaçlarına ve bilimsel başarılarına göre destekleyeceğiz. Gençlerimizin erken yaşlardan itibaren en az bir yabancı dili iyi düzeyde öğrenmesini sağlayacağız. Maddi olanağı yetersiz olan tüm üniversite öğrencilerine karşılıksız eğitim bursu vereceğiz. Üniversite harçlarını tamamen kaldıracağız. Yurt sorununu, en fazla iki kişilik odalardan oluşan yurtlar inşa ederek çözeceğiz. Çocuklarımızın dikkatini tam anlamıyla eğitim hayatına vermelerini sağlamak için bunu yapmak zorundayız. Bu ülkenin bir ulusal gençlik politikası yok. İvedilikle bir “ulusal bir gençlik politikası” oluşturacağız. Kültür ve sanat tüketimini, gençlerden başlayarak toplumun tümüne yaymak zorundayız. İşte o zaman, toplumsal kesimler arasındaki uçurumu aşabileceğiz. Bizi birbirimize bağlayan bağlar güçlenecek. Bunu sağladığımız zaman dünyayı güzelleştireceğiz. Sosyal etkinlik seçeneklerinin az olduğu bölgelerden başlayarak sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerin düzenlenebileceği “Gençlik Evleri” kuracağız. Merkezi bütçeden yerel yönetimlere ayrılan kaynağın belli bir kısmını bu çalışmaya aktaracağız. Bir Gençlik Bütçesi oluşturacağız.  STK’ların denetimine açık olan bu bütçe ile gençlerimizin kültür-sanat etkinliklerine ve kitap, gazete, dergi gibi yayınlara eşit erişimini sağlayacağız. Gençlerin farklı kültürleri tanıması, dünyaya daha açık olması ve uluslararası bir vizyon kazanması da bizim için çok önemli. Bu konuda çeşitli teşvikler getireceğiz. Hepsinden önemlisi de gençlerin siyasal yaşama etkin biçimde katılmasını sağlayacağız.   Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre kadın seçmenler AKP’den kopuyor. AKP’den bu kopuş neden ve AKP’den kopan seçmen CHP’ye yöneliyor mu? Kadınlar bugün belki de cumhuriyet tarihinin en acımasız döneminden geçiyor.  2002 yılı ile 2015 yılı arasında öldürülen kadın sayısı 7 bini aştı. 2005–2010 yılları arasında 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya uğradı. 2015’in ilk dokuz ayında 211 kadın öldürüldü. Bunun nedeni de, bugün kadına yönelik her türlü ayrımcılığın teşvik edilmesi. Erkeklerin egemenliği, tanrı buyruğu gibi algılatılıyor. Bu toplumu yönetenler, her fırsatta, ‘öyle giyme, böyle gülme’, ‘şu kadar doğur, onu da bu yöntemle doğur’, ‘çalışma, sokakta dolaşma, erkeklerle aynı otobüse binme, evde otur’, ‘kadın erkek eşit değildir’ gibi fetva veriyorlar. Sizce bunun toplumdaki karşılığı ne olur? Hiç sürpriz değil kadına yöneltilen şiddet. Öte yandan sadece kadına yöneltilen şiddet değil, bugün yaşadığımız terör ortamı ve toplumsal şiddet de en çok kadınları vuruyor. Anaları ağlatıyor. Kadınlar, oğullarının, kızlarının, eşlerinin, babalarının ardından ağlamaktan bıktı artık. Bir yandan hızla yayılan yoksulluk da önce kadınları vuruyor. Önce onlar etkileniyor. Kadınların AKP’den umut kesmesinden daha doğal ne olabilir. 2   Suruç, Ankara ve son olarak Dilek Doğan polis tarafından evinde vuruldu. Sizce bu olayların arkasında kim var? Hükümetin sorumluluğu ne? Bakın bir ülkede vatandaşın, can ve mal güvenliği hükümete emanettir. Suruç ve Ankara’da patlayan bombaların sorumluluğu tabi ki hükümete aittir. Başka kime olacak. Milli İstihbarat Teşkilatı, polis teşkilatı size bağlıdır. Sizin yapmanız gereken şey, hak aramak, barış talep etmek için sokağa çıkan insanları korumaktır. Ayrıca, her iki patlamadan sonra, neredeyse ölenleri suçlayan açıklamalar yapıldı bu toplumda. Bunu da iktidar sahipleri yaptı. Şimdi biz bu katliamların sorumlularını nerede arayacağız yani? Dilek Doğan, evinde polis kurşunuyla vuruldu. Bunun sorumlusu olarak kimi göreceğiz biz? Şubat 2015 itibariyle son 7 yılda polis kurşunuyla ölen 183 kişi var. Ne ceza aldı bu failler. Berkin’in katili bulundu mu? Gezi’de polis kurşunuyla öldürülen çocuklarımızın failleri cezalandırıldı mı? Diyarbakır’da öldürülen Abdülkadir Çakmak’ı öldürülen polis hakkında takipsizlik kararı verildi. Biz Dilek Doğan’ın vurularak öldürülmesinin hesabını şimdi kimden soracağız yani? Kimi sorumlu tutacağız.   7 Haziran’dan sonra çözüm süreci bitti. Asker sivil çok sayıda kişi hayatını kaybetti. CHP iktidar olursa bu sorunu nasıl çözecek? Kürt sorunun çözümünde askeri yöntemler bir daha asla masaya getirilmemeli. Bunu daha önce de açıkladı partimiz. Bunun için ‘barışın’ üzerine titremek, gençlerin yalnızca bugün değil, hiçbir zaman çatışmalarda ölmeyeceği kalıcı bir barışı inşa etmek zorundayız. Hükümet tarafından yürütülen barış süreci modelinin, doğru bir model olmadığını, dolayısıyla da Kürt sorununun çözümünü ve kalıcı barışı sağlayamayacağını en baştan itibaren söyledik. Cumhuriyet Halk Partisi, Kürt sorununu bir oy devşirme sahası olarak değil, toplumsal barışı kemiren bir problem olarak görmektedir.  Sorunun çözümü için öncelikle TBMM’de siyasi partilerin katılımıyla bir Toplumsal Mutabakat Komisyonu kuracağız. Tüm siyasi partilerin katılımıyla oluşturulacak bu komisyon, sorunun anayasal boyutları da dahil olmak üzere tüm boyutlarıyla çözümü için temel mutabakat zeminini teşkil edecek. Ortak Akıl Heyeti oluşturacağız. Ortak Akıl Heyeti, temelde TBMM’de temsil edilmeyen kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin, sendikalar ve meslek odalarının süreçle ilgili düşüncelerini Toplumsal Mutabakat Heyeti’ne aktaracağı ana mekanizma olarak çalışacak ve barışın toplumsallaşmasına katkı sunacak. TBMM zemininde bir “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” kuracağız. Önceliğimiz, bu sorunun çözümü konusunda benzer sorunları yaşamış olan ülke deneyimleri ışığında, demokratik, yapıcı bir yöntem benimsemek ve vakit kaybettirmeksizin sorunun çözümüne odaklanmaktır. CHP, Kürt sorununun çözümüne, iktidarın CHP’yi kasten ‘barış karşıtı’ gösterme propagandasına rağmen somut katkı sundu bugüne kadar. Hükümetin çözüm süreci modeli, kalıcı barışı sağlamayı değil, Kürt sorununu siyasi rant elde etmek için, ‘rehin almayı’ hedefliyordu. Oysa yapılması gereken Meclis zemininde, meşru aktörlerle bu çözüm yollarını açacak yasal-anayasal düzenlemeleri gerçekleştirmekti.   Bir sanatçı ve bir hekim olarak bu kimliklerinizle vekillik yaparken mesleğinizle ilgili alanlarda özel çalışmalar yapacak mısınız? Tabi ki bu alanlarda daha fazla katkı sunacağım. Ama sadece sağlık ve kültür alanı ile sınırlı bir çalışmayı doğru bulmuyorum. Sorunların hepsi birbirine bağlı.  Sağlık ve kültür kadar, eğitim de, ekonomik sorunlar da, insan hakları da, Kürt sorununun çözümü de beni ilgilendiriyor.   Muharrem orucu sona erdi. Aşure lokması dağıtılıyor. Bu dönemde Alevilerin sorunları çözülecek mi Alevilerle ilgili partinizin ne gibi çalışmaları var? Temmuz ayında 18 maddelik bir inanç özgürlüğü paketi açıkladık. Öncelikle parti olarak var olan mezhepçi anlayışın karşısında duruyoruz. Ve durmaya devam edeceğiz. Cemevleri ibadethane sayılacak. Nüfus cüzdanından “din hanesi” çıkartılacak. Zorunlu din dersleri seçmeli hale getirilecek. 2 Temmuz Sevgi ve Hoşgörü Günü olacak. Madımak Öteli “Utanç ve Yüzleşme Müzesi” olacak. Her yıl Miladi Takvime göre Şubat ayının ikinci haftası Perşembe günü için Hızır Orucu tatili olacak. 3 Seçimlere kısa bir süre kala partililerinize ve seçmenlere nasıl bir çağrı yapmak istersiniz? Öncelikle tüm seçmenleri, sandığa gidip oy kullanmaya çağırıyorum. Bu bizim en önemli vatandaşlık görevimiz.  Bu karanlığı aşmak, aydınlık bir ülkeyi hep birlikte kurmak için oy kullanmaları ve kullandıkları oya sahip çıkmaları gerekiyor. Oy kullanmak yeterli değil, seçim sonuçları açıklanana kadar, sandıklara sahip çıkmamız şart. Ben hepimiz için 1 Kasım seçim sonuçlarının hayırlı olacağına inanıyorum. 2 Kasım’da aydınlık bir Türkiye’ye uyanmak dileğiyle. Ayrıca, bu yıl 92. yılını kutladığımız cumhuriyetimizin de ilelebet yaşayacağına olan inancımız zor günlerden geçtiğimiz şu dönemde dahi hiç azalmadı. Halkımızın Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.

1 5 6