3
Sosyal Dönüşüm Vakfı (SDV) ‘Sansürsüz’ adını verdiği toplantıların ilkini gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan Şam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şadi Ahmet, “Suriye’de bir devrim, bir Arap Baharı olsaydı bu başarıya ulaşırdı. Halk, hareketlenmiş de neyi başaramamış?” dedi. Sosyal Dönüşüm Vakfı ‘Tunus’tan Kobane’ye Arap Baharının Etkileri’ konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü SDV’nin sözcüsü Gamze Akkuş İlgezdi’nin yaptığı panelin konuşmacıları, CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik, Tunus Uluslararası İşbirliği ve Mağrib Forumu Başkanı Dr. Muhammed Adil, Libya Araştırma Merkezi Başkanı Senoussi Bseikri, Mısır’lı akademisyen-yazar Dr. Walid Salama, Suriye-Şam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şadi Ahmet ve gazeteci-yazar Celal Başlangıç oldu. CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan, CHP Ataşehir İlçe Başkanı Hakkı Altınkaynak’ın da izlediği ve katılımın yoğun olduğu panelin açılış konuşmasını moderatör Gamze Akkuş İlgezdi yaptı. “Arap Baharı 21. yüzyılın en büyük olayıydı” Gamze Akkuş İlgezdi ‘Sansürsüz’ adıyla yapılan toplantıların ilkini gerçekleştirdiklerini ifade ederek, toplantıların her ay yapılacağını belirtti. İlgezdi Arap Baharının nasıl geliştiğini anlattığı konuşmasında şunları söyledi: “Her şey 17 Aralık 2010’da Tunus’ta kendisini ateşe veren Muhammed Buazizi’nin farkında olmadan bir başkaldırının fitilini ateşlemesiyle başladı. Öyle bir ateş yaktı ki 1.si bütün Arap dünyasının yaşanan en büyük halk hareketiydi; 2.si 21. yüzyılın en büyük olayıydı. İşsizlik, pahalılık, kötü yaşam koşulları, rüşvet, iktidarların yolsuzluklara karşı başlayan olaylar, halkı baskı altına alan despotlara karşı bir harekete dönüştü. Arap Baharı yalnız Arapların yaşadıkları yerlerle sınırlı kalmadı, Buralardan İran’a Arnavutluk’a ve Ermenistan’a bile sıçradı. Yaşanan süreçte Türkiye, özellikle Suriye ve Mısır’da yaşananlardan siyasal, sosyal ve ekonomik olarak derinden izler aldı. Derinden diyorum çünkü Mısır’daki Tahrir ayaklanmasıyla Türkiye’deki Gezi ayaklanması birbirine çok yakın süreçlerde başlamıştı. Türkiye’deki iktidarı en çok kızdıran Tahrir’de devrilen Hüsnü Mübarek’le Türkiye’de Erdoğan’ın Gezi Direnişi ile devrileceğinin benzeştirilmesiydi. İktidar sahiplerinin ve iktidarı destekleyen medyanın bu korkusu Türk halkının Arap Baharıyla biraz daha yakından ilgilenmesine neden oldu. İktidar yanlısı medya hemen önlerindeki Gezi Parkı eylemleri görmek yerine neredeyse 24 saat binlerce km uzaklıktaki Tahrir Meydanı’ndan canlı yayın yaptılar. Türkiye’yi en çok etkileyen ülkelerden ilki ise Suriye oldu. Daha düne kadar dönemin Başbakanı Erdoğan’ın kardeşi olan Beşar Esad birden diktatör Esed oldu. Hatta Türkiye’nin Suriye’ye savaş açması, komşu bir ülkede askeri bir harekâtla iktidarın değiştirilmesi bile gündeme geldi. Yani Türkiye’nin Suriye’ye girmesi beklenirken, yüz binlerce mülteci ülkeye girdi aslında. Beklenildiği gibi olmamıştı. Arap Baharından Türkiye’ye düşen en önemli sonuç bu oldu.” Gamze Akkuş İlgezdi’nin açılış konuşmasının ardından panelde ilk olarak Tunus Uluslararası İşbirliği ve Mağrib Forumu Başkanı Dr. Muhammed Adil söz aldı. Adil konuşmasında, “Arap Baharının 1-2 yıl içinde biteceğini düşündüler. Ama Arap Baharı yeni başlıyor, çünkü devrimler bitmez” dedi. Türkler ve Araplar arasında ortak akıl oluşturulması gerektiğini de belirten Adil, bir dahaki toplantının Tunus’ta yapılmasını önerdi. “Halk, hareketlenmiş de neyi başaramamış?” Dr. Muhammed Adil’in ardından söz alan Libya Araştırma Merkezi Başkanı Senoussi Bseikri de, Libya’da kültür adamlarının sürgüne ya da hapse gönderildiklerini vurgulayarak, kendisinin de sürgün edilenlerden olduğunu ifade etti. Senoussi Bseikri şunları söyledi: “Libya’da 2 parlamento var. Uluslar arası güçler masaya oturup Libya ile ilgili karara varmalılar. Tünelin sonundaki ışığı görmek adına bu gerekli.” Panelin Mısır’lı konuşmacısı Dr. Walid Salama, Mısır’daki hareketin yanlış anlaşıldığına dikkat çekerek, “Hareketin dış eller tarafından yönlendirildiği yazılıyor. Gizli el yok. Halkın eli var” diye konuştu. Suriye-Şam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şadi Ahmet ise şunları dile getirdi: “Suriye Baharı diye bir şey yok. Biz günümüzde Suriye felaketi yaşıyoruz. Suriye’de bir devrim, bir Arap Baharı olsaydı bu başarıya ulaşırdı. Halk, hareketlenmiş de neyi başaramamış?” “Kobane AKP’nin oyununun bozulduğu yerlerden birisidir” 30 yıldır Kürt sorununu ve insan hakları ihlallerini izleyen Gazeteci-yazar Celal Başlangıç, Arap Baharından en çok Kürtlerin faydalandığını belirterek, “Kobane, Osmanlı’yı ve Türkiye’yi yönetenlerin yüz yıllık günahlarının sonucu oluşmuş bir yer” diye konuştu. Celal Başlangıç Kobane’nin Işid çetelerince kuşatılmasının ardından Türkiye’deki Kürtlerden bölgeye beklenmedik bir dayanışma geldiğini ifade ederek, “Sınırda etten duvar örerek sabahlara kadar nöbette beklediler. Oradaki duygu Türkiye’nin batısında yaşayan bizlere gerçekten yansıtılmıyor” dedi. Türkiye’yi yönetenlerin Suriye ve Kobane konularında öngörüsüz olduğunu vurgulayan Başlangıç sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun ilk aşaması Suriye’de oldu. Oradaki iktidar devrilmedi ve süren iç savaş bir Kürt varlığını ortaya çıkardı. 3 tane bağımsız kanton oluştu. Bu Türkiye’nin çözüm süreci denen, içinde ne olduğunu tam bilmesek de tartıştığımız şeyin sekteye uğramasına yol açtı. Çünkü AKP iktidarı hesabını şuna göre yapacaktı: Kobane düşecek, Kandil’in dayanacak yeri kalmayacak, Kobane’yi kaybetmiş bir Kandil ile daha kolay bir çözüm süreci anlaşması yapacaklardı. Son bir yılda Işid çetelerine verilen desteğe rağmen Kobane direnince, Kandil ile çözüm süreci pazarlığını yapmak güçleşti. AKP’nin oyununun bozulduğu yerlerden biri Kobane’dir.” Panelde son olarak CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik söz aldı.  Özçelik, Irak’ta Büyükelçilik yaptığı sırada Irak’lı bir arkadaşının kendisine, “İnşallah bir gün biz de Irak’ta sizdeki gibi inanca ve kimliğe saygılı bir laik düzene geçeriz de bu suretle ne Şii’ler ne de Sünni’ler birbirlerinin gırtlağını keser” dediğini ifade etti. Murat Özçelik, Arap Baharının Tunus’ta başlayıp devam etmesinin, laiklik ilkesine ve seküler bir partinin yönetimde olmasına bağlı olduğunu vurgulayarak, Arap Baharının, gelir adaletsizliği, yolsuzluklar, polis devleti olma ve her türlü kötülüklere karşı içeriden yapılan bir ayaklanma olduğunu söyledi. Özçelik, “Eğer Arap halkları kendi içlerinde hilafeti kurmak istiyorlarsa o onların tercihi olacaktır ama biz Türkiye Cumhuriyeti devletinde laik ve sosyal hukuk devletini hiç kimsenin elimizden alabileceğine inanmıyoruz” dedi. Panel konuşmaların ve soru cevap bölümünün ardından verilen kokteylle sona erdi.

2 4 5 1