“ÖLEN DE KARDEŞİMİZ, ÖLDÜREN DE”
Anadolu Konfederasyonu ile gittiği Diyarbakır’da yaptığı açıklamalar nedeniyle tepki çeken Tüm Sinop Dernekler Federasyonu Başkanı İsmail Kabakçı düzenlediği bir basın toplantısıyla yaşananlara açıklık getirdi. Kabakçı, açıklamasında “Felsefeme göre dünyaya gelen her insan mutlu bir şekilde ömrünü tamamlamalıdır” dedi. Kabakçı “Akan kanı kim durdurursa durdursun, hangi lider olursa olsun o liderin ellerini değil, ayaklarını öperim” dediğini bu sözünün de arkasında olduğunu belirtti.
Tüm Sinop Dernekler Federasyonu Başkanı İsmail Kabakçı, Anadolu Konfederasyonu’nun Diyarbakır’a düzenlediği gezi sırasında yaptığı açıklamalar nedeniyle yapılan eleştirilere yanıt verdi. Aynı zamanda Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı da olan İsmail Kabakçı’nın Greenpark Otel’de düzenlediği basın toplantısına Anadolu Konfederasyonu’na üye bazı federasyonların başkan ve yöneticileri de katıldı. Heyetin Diyarbakır’da yaptığı temasların anlatıldığı sinevizyon gösterisi sonrası söz alan İsmail Kabakçı 40 federasyonun bir araya gelmesiyle oluşan Anadolu Konfederasyonu tarafından “Kardeşlik Bahçesi” kurma amacıyla Diyarbakır’a gittiklerini belirtti.
Kabakçı, 1985 yılından beri hem siyasetin hem de STK’ların içinde olduğunu, geziye Tüm Sinop Dernekler Federasyonu Başkanı İsmail Kabakçı olarak katıldığını, gezi sırasında Tüm Sinop Dernekler Federasyonu’ndan üç başkan yardımcısının da kendisine eşlik ettiğini hatırlatarak “Felsefeme göre dünyaya gelen her insan mutlu bir şekilde ömrünü tamamlamalıdır. Ülkemize, 30 yıldır devam eden, müslümanın müslümana kırdırıldığı terör musallat edilmiştir. Ölen de müslüman, öldüren de müslüman. Ölen de kardeşimiz, öldüren de kardeşimiz. Bu savaşta 100 binlerce kardeşimiz ölmüştür ya da şehit olmuştur” dedi. İsmail Kabakçı, kardeşin kardeşi vurmasını engelleyecek her türlü söylem ve eylemin yanında yer aldığının altını çizdiği konuşmasına şöyle devam etti: “Akan kanı kim durdurursa durdursun, hangi lider olursa olsun o liderin ellerini değil ayaklarını öperim. Çünkü 30 yıldır askere giden evlatlarımız ‘Güneydoğu’ya gidip şehit mi, gazi mi olacağım?’ diye düşündüler. Ben de bu düşünceyle yoğruldum.”
Kabakçı, hayalindeki Diyarbakır ile gördüğü Diyarbakır arasındaki farkın kendisini şaşırttığını ifade ederek “Cahilmişim. Bu kadar güzel ve büyük bir şehirle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Sanki Antalya’ya gelmiş gibiydik. Etrafta hiç panzer, top, tüfek yoktu. Sokaktaki esnafla da görüştük, süreçten umutluydular. Keşke önceden de gelseydim Diyarbakır’a. 30 yıldır kardeş kardeşi şehit etmiş. Kan kanla yıkanmaz. Türkiye devletinin her tarafı bizimdir ve kardeşçe yaşamayı becermeliyiz. Bir insan kürdüm, aleviyim diyorsa siz ona zorla başka bir mezheptensin diyemezsiniz. Bırakın, kim neye isterse ona inansın” diye konuştu. Kabakçı, açıklamalarından sonra sorulan soruları da yanıtladı. Bir soru üzerine “Müslüman müslümanı her ne ad adı altında olursa olsun öldürmemeli… Dünyada insanlar mutlu olmak için yaşıyor, çalışıyorlar. Ama müslüman ülkelere geldiğinizde şeytandan kork, inden kork, cinden kork, hep bir korku imparatorluğu… Sevgi imparatorluğu yok” dedi.
Başka bir soru üzerine de müslüman ülkelerdeki savaşların şehitlik kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti: “İnanan insan için cennet 8 kattır. 8. katta peygamber, evliya, enbiya ve şehitler olacaktır. Cenab-ı Mevla da orada olacaktır. Peygamber, evliya, enbiya olamayacağımıza göre tek bir yol kalıyor: Şehitlik… Altı ayette geçiyor şehitlik. Şehitlik savaşta ölmek değil. Depremde, uçak kazasında ölenler de şehitti. Buna ecel-i kaza denir. Ecel-i müsemmam ise vakti zamanı geldiğinde ölüm. Sabahleyin evden ‘Yarabbi ben çoluğumun çocuğumun rızkını kazanmaya gidiyorum’ deyip çıktınız, yolda öldünüz, şehitsiniz. Yalnız şehitlik müslümanın müslümanı vurması değil. müslümanın müslümanı vurmasının tek sebebi şehitliğin yanlış anlaşılması. Şehitliğin iyi tarif edilmesi gerekir. Hucurat Suresi’nde dendiği gibi ‘Müminlerden iki taife birbiriyle çarpışırsa aralarını bulun. Müminler elbette kardeştir. Kardeşlerin arasını bulun.’”
İnsani nedenlerle Diyarbakır’a gittiklerinin altını çizen Kabakçı “Devletin lideri Recep Tayyip Erdoğan ‘Ben bu işi çözeceğim’demiş. Buna karşı durmak olmaz. Ancak şunu söyleyebiliriz: ‘Bu süreci nasıl geliştireceksin?’ ‘Açıklayamam’ derse o zaman da şunu deriz: Bu sürecin yanındayız. İyi düşün, bu işin bir de öbür tarafı var. Bu olmazsa daha kötü şeyler olur. Biz de destek verelim, bize de sor. Kafadan bu iş kötü, olmaz demek olmaz. Sorun müslümanın müslümanı vurmasıdır. Siyasi ve maddi çıkarlar uğruna insanların ölmesini izlemek doğru mu? Herkes çıkıp fikrini söylesin. Bu gezinin CHP ile Ataşehir Belediyesi ve Belediye Başkanı ile bir ilgisi yok. Anadolu Konfederasyonu 22 Kasım 2012 de çözüm sürecinden önce Diyarbakır’a gidiyor. Kardeşlik Bahçesi oluşturuyor. Amaç bu çalışmalara devam etmekti. Öncesinde gidilmemiş de olabilir. Bu sürece destek vermek için de gidilmiş olabilir. Ne mahsuru var. Anadolu Konfederasyonu bu geziye öncülük etmeseydi ben ilk fırsatta Güneydoğu’ya gider bakardım ne oluyor diye.”
Kabakçı son olarak da CHP’nin sürece bakışıyla ilgili de bir değerlendirme de bulundu: “CHP diyor ki ‘Neye karşılık oldu, nasıl barıştınız? Bunu bir anlatın, bilelim’ diyor. Orada bir sıkıntı var, yoksa CHP de barışın gelmesini istiyor, sürecin olumlu sonuçlanmasını, kanın durmasını, milletin refah ve mutluluk içersinde yaşamasını istiyor.” Kabakçı basın toplantısını “Bu geziyi kendi açımdan risk olarak görmedim” diyerek bitirdi.