sexual-abuse-1600x490-dreamstimemedium_40341023
                              23 Nisan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından tüm dünya  çocuklarına armağan edilen ve 98 yıldan beri kutlanan bir bayram. Okullarda, meydanlarda, çeşitli konferans salonlarında yakın geçmiş zamana bakıldığında statlarda dahi 23 Nisan coşkusu, tüm yurda hakim olmayı başaran bir bayram olmayı sürdürüyor.  Son yıllarda çeşitli protokol sansürleri ve mülkü amirlerin "âni" kararlarla törenleri kesintiye uğratması sayılmazsa 23 Nisan renginden ve öneminden hiçbir şey kaybetmemeyi başarıyor. Fakat Türkiye'de  işsizliğin, yoksulluğun, aile içi şiddet, cinsel/fiziksel istismarla birlikte göçün sonucu olarak  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı "sokak çocuklarının" dünyasında   aynı önemi taşıyamadığı gerçeğini ortaya çıkarıyor. Bu sorunlara genel bir bakış açısı getirildiğinde kaynağının aileye dayandığı görülüyor. Özellikle, dayak ve cinsel istismarın yoğun olduğu aile ortamında yaşayan çocuk için, sokak yaşamı her türlü tehlikesine rağmen cazip bir hal alıyor. Türkiye’de en az 42.000 çocuğun sokaklarda yaşadığı ya da çalıştığı tahmin ediliyor. Ancak gayri resmi rakamlar 80.000’e kadar çıktığını da gösteriyor. Türkiye'de 1990’da imzalanmış olan “Çocuk Hakları Sözleşmesi” çocukların korunması konusunda önemli bir adım gibi görünse de, bunun hayata geçirilebilmesi istenildiği kadar hızlı ve işlevsel olamıyor. Anayasanın 41. maddesi “Ailenin Korunması” kavramı içinde, çocukların korunmasını da dile getiriyor. Çocukların bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişimlerinin henüz tamamlanmadan aile içi şiddet ve cinsel istismara maruz kalmasından dolayı sokağa tercih etmek zorunda kalmaları, yarının geleceğini tehdit altına alıyor. Büyük şehirlerde daha fazla görülen sokak çocukları mağdurlarına  çözüm üretilmesi gerekirken, sayısının artması yetkililerin "yetkisini"  doğru noktalarda kullanıp kullanmadıkları sorusunu akla getiriyor.